BOŞANMA
DAVALARINDA KUSUR KAVRAMI
Boşanma
davasında “kusur” önemli bir kavramdır. Boşanmaya ve boşanmanın fer’i
niteliğinde olan tazminat ve nafakanın belirlenmesinde etkilidir. Yargılama
esnasında tarafların kusurlu eylem ve hareketlerine göre, tarafların kusur
dereceleri belirlenecek ve buna göre boşanmaya karar verilecektir. Evlilik
birliği karşılıklı olarak yükümlülükler barındırmaktadır. Bu yükümlülüklere
aykırı hareket edildiği takdirde kusur kavramı ortaya çıkmaktadır. Örneğin; evlilik birliğinde eşlerin
birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğü ihlal eden
eş, boşanma davasında kusurlu olacaktır ve aleyhine tazminata ve diğer şartları
taşıyorsa nafakaya hükmedilebilecektir. Sadakat yükümlülüğü dışında yine eşlerin
birbirine karşı özen yükümlülüğü, evlilik birliğinin giderlerine katılma
yükümlülüğü gibi yükümlülükleri bulunmaktadır.
Kusur
kavramı kadar kusurun ispat edilme noktasında izlenen yol ve deliller de önem
arz etmektedir. Taraflar çoğu zaman hırsın kurbanı olmakta ve karşı tarafın
kusurunu ispat etmeye çalışırken ceza hukuku anlamında “özel hayatın gizliliği”
suçunu işleyebilmektedirler. Bu nedenle hangi delilin nasıl kullanılması
gerektiği konusunda da titiz davranmalıdır.
Boşanma
davalarında tarafların kusurları somut olarak belirtilmelidir, aksi durum Yargıtay
tarafından da bozma sebebi sayılmaktadır.
T. C. YARGITAY 2. HUKUK
DAİRESİ ESAS NO: 2018/3222 KARAR NO: 2019/2070
KARAR TARİHİ: 4.3.2019
ÖZET: Dava, evlilik
birliğinin sarsılması sebebine dayalı boşanma ve tazminat istemlerine
ilişkindir. Olayda, yerel mahkeme kararında, boşanmaya sebebiyet veren
olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu belirtilmiş ise de tarafların
kusurları somut olarak belirtilmemiş, kusur değerlendirmesine esas alınan
vakıalar gerekçede gösterilmemiştir. O halde, mahkemece kusura ilişkin bir
tespit yapılmadan yeterli gerekçeden yoksun ve denetime elverişli olmayacak şekilde
hüküm kurulması hatalıdır.
Toplanan delillerle
düğünde takılan ziynet eşyalarının bozdurularak davacı-davalı erkek adına
bankada hesaba yatırıldığı anlaşılmaktadır. Düğünde takılan ziynetler kadına
aittir. Davalı-davacı kadının ziynet eşyalarını geri istememek üzere
davacı-davalı erkeğe verdiği erkek tarafından ispatlanamamıştır. Gerçekleşen bu
durum karşısında ziynet alacağına ilişkin dava yönünden bilirkişi raporu alınıp
sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki
davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi
ve numarası gösterilen hüküm davalı-davacı kadın tarafından; kusur belirlemesi,
tazminat taleplerinin reddi, nafakanın miktarı ve ziynet alacağı yönünden
temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle;
duruşma için belirlenen 04/03/2019 günü temyiz eden davalı-davacı ile karşı
taraf davacı-davalı ile vekili geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten
sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması
uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp
düşünüldü:
KARAR: 1-) Dosyadaki
yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle
delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının
nafakanın miktarına yönelik temyiz itirazları yersizdir.
2-) Mahkemece taraflarca
açılan evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma
davalarının kabulüne ve maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar
verilmiştir. Hükmün gerekçe kısmında "Taraflar arasında evlendikleri
günden itibaren anlaşmazlıkların bulunduğu, her iki tarafın da boşanmayı
istediği bu sebeple taraflar arasında mevcut evlilik birliğin devamının
taraflardan beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığı, davanın kabulüyle
tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerektiği” belirtilmiş, maddi ve
manevi tazminata ilişkin gerekçe kısmında ise "Boşanmaya sebebiyet veren
olaylarda ve evlilik birliğinin sona ermesinde hangi tarafın kusurlu olduğu
anlaşılamamış olup bu durumda tarafların eşit kusurlu oldukları kabul edilerek
tarafların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine” karar verildiği
belirtilmiştir.
Avukat
Nurgül Aslı ALTIN